Yozgat ve Aydıncık'a Dair Herşey  / Yozgat Aydıncık
Anasayfa Hakkımızda İletişim Radyo Kümbetova Üye Listesi Arama Yap Aydıncık [CANLI]
→ Kumbetova.Com - Yozgat'ın ve Aydıncık'ın Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz!
→ Yozgat'ın ve Aydıncık'ın Dünyaya Açılan Penceresi: Www.Kumbetova.Com
→ Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmek ve destek için sitemize ÜYE olunuz...


AYDINCIK'TA EN DÜŞÜK VE EN YÜKSEK HAVA SICAKLIKLARI
AYDINCIK-YOZGAT
Konuyu Oyla:
İstanbul'un Fethinin 559. Yıl Dönümü Kutlu Olsun
Kurucu&Yönetici
Yonetimv
Site Kurucusu



Durum:Çevrimdışı
Üye Bilgileri
Yorum Sayısı:1,707
Rep Puanı: 24
Şehir: İstanbul
Üye Olma Tarihi
12.11.2011
İstanbul'un Fethinin 559. Yıl Dönümü Kutlu Olsun
istanbulunfethiileilgil.jpg

“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş.”

“Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.....! '/hadis-i şerif/'


"Rabbim bizleri Fethi anlayan , ömrünü kutlu fetihlere adayan ve atamız Fatih'e layık bir nesil olabilmeyi kendine şiar edinenlerden olabilmeyi nasip etsin inşaAllah.


feth.jpg

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBULUN FETHİ

Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!

Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!

Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!

İbrahim MİNNETOĞLU


İSTANBUL DESTANI

Sana bilmem hangi yönden bakayım
Gece başka gündüz başka güzelsin
Kâinatta eşsiz tek ve özelsin
Çağlar değiştirdi sevdan İSTANBUL

Efendimiz malum ezelden tanır
Binlercesi şehrin can kıskanır
Sinende yaşayan cennettir sanır
Cihanda emsalin yok ki İSTANBUL

Kalbini son defa fethedenlere
Elveda deyip de gitmeyenlere
İmkân bulamayıp gelmeyenlere
Engin hoşgörünle kızma İSTANBUL

Kâbe-i ziyaretgâhların vardır
Şühedadan namazgâhların yardır
Âlem-i insanlar çok arzu-dardır
Sevenin koynunda sar ki İSTANBUL

Köklü medeniyetlerin evisin
Tarihler boyunca ananevisin
Mukaddesatını yâd el de bilsin
Sırr-ı nikabını aç ki İSTANBUL

Her dinin mensubu ibadet eder
Havra Kilise ve Cami’ye gider
O insanlar gönül diliyle ne der
Sessiz niyetleri duy ki İSTANBUL

Tüm insanlar âlâ şeyler yazmışlar
Anlatacak bir söz bırakmamışlar
Nesillere misal hep taşımışlar
Ölçülmez değerin var ki İSTANBUL

Arz ile deniz ve mehtap bakıyor
Gerçek yıldızlardan taçlar takıyor
Her gönülde sevdan ataş yakıyor
Türlü dillerdesin bil ki İSTANBUL

Elbet ben de bir gün gelir geçerim
İlahi yasaya ben de naçarım
Yardan ya da senden vaz mı geçerim?
Bir eser de benden al ki İSTANBUL

Çınlar Cami’lerden ezan(ı)salası
Yıkar nefisleri def-i belası
Zeki’midir sanki tek müptelası
Eyyüb Sultan başta say ki İSTANBUL

Zeki İ.KIZILIŞIK


FETİH MARŞI
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiler, kalyonlar çekilecek…
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek…

Yürü: “Hala, ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Sende geçebilirsin yardan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden…
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden…

Elde sensin, dilde sen… Gönüldesin, baştasın:
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek, zamanenin fendini,
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Bu kitaplar Fatih’tir, selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık, uyuyan destanını uyandır!

Bilmem neden gündelik işlerle telaştasın?
Kızım, sende Fatihler doğuracak yaştasın;

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan…

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın…
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü, arslanım, fetih hazırlığı başlasın…

Yürü, hala ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Arif Nihat ASYA


İstanbul’un Fethi

Azgın bir sel gibi şahlandı mübarek ordu
Bir nisan sabahı Rumeli sırtlarında durdu
İdrak edilmez aşikâr sardı çehreleri
Nidalarla yükseliyordu tekbir sesleri

Tarih bile susmuştu o esrarengiz plana
Gemiler o gün karadan yüzüyor limana

Atını dizginledi ummâna kadar fatih
Sabret! Hûda sana bahşedecek burda fetih
Çünkü müjdeyi veriyordu yüce peygamber
**-İstanbulu fetheden asker ne güzel asker**
Senin Sevdandır Ehl-i Serverlerin sevdası
Bazen Mekke bazende İstanbul olur rüyası
Sen ki elbet olacaksın bu müjdeye nail
Korkma Allah seni burada etmez ki zelil

Asırlar evveline bakında neler görün
Eyyup el ensarın kabrini surlarla örün
Onuncu yılına varınca nihayet hicret
Fethedildi Mekke söndü bağrını yakan şiddet
Bu ordu farklı mıydı ki o şanlı ordudan
Sende nasibi aldın peygamber onurundan
Uhudtan,hendekten,muteden sahneydi bu cenk
İsimler farklı gerisi tekerrürden ibaret

İlk sancak burçta dalga dalga dalgalanıyor
Yiğit bekçisinin ellerinden haykırıyor
Dayanır mıydı artık buna yerler ve gökler
İşte beyaz atlarla kente giriyor fatihler

Fetihle karanlık çağlara aydınlık mührü
Sendin yeşermiş islamın yarını dünü

Damarında ecdadın kanıyla gezen yiğit
Sana sitem ediyor asırlar öncesi şehit
kanın bitmeden sakın bitmesin imanın
İstanbula olsun en mukaddes duaların

Selim Alacahan


BİZANS GÖRÜNDÜ KARŞIDAN
Geldik surların önüne,
İçimizde garip bir sevinç
Tamamlamışız vuslatın tadını
Böyle hiç.

Yeditepe kardeş kardeş gülümser,
Boğaz’ın mavi rüzgârları,
Bir esinti sarhoşluğu içinde
İstanbul sizin der.

Elbet bizim olacak İstanbul,
İnanmışız,
Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen
Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.

Temiz ellerimizde açacak,
İstanbul çiçek çiçek.
Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak,
Yarın Bizans göklerine yükselecek.

Arif Hikmet PAR



İSTANBULUN FETHİ
Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!

Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!

Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!

İbrahim MİNNETOĞLU


FETİH
Nice kanlar döküldü hep bu şehrin uğrunda
Günü geldi İstanbul Fatih´indi sonunda

Fatih´e istanbul´u bahşeyledi yaradan
“Bu şehri fetheyleyen,O ne güzel kumandan”

Zaten hep Fatih´eydi o hadis ve işaret
Nice yiğit vardı da edemedi cesaret

O emir gelmeseydi İstanbul´a mevladan
Lakin girilemezdi ne deniz,ne karadan

Ey İstanbul!Yücesin,bekledin Fatih´ini
Değiştirdin bir anda Fatih´in talihini

Yalnız O´na diz çöküp,yalnız O´na eğildin
Sen başka fatihlerin harcı bile değildin

Hadi,sen de fatih ol ve fetheyle şehrini
Bilmesinler bu fethin ne zaman,ne yerini

Dur!Savaşma yine de,sen kabuğuna sokul
Lakin günü gelmeden fethedilmez İSTANBUL

Salman TOPAL


Fetih Zamanı

Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.

Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.

Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.

Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA


29.05.2012, Saat:20:04
Website Alıntı Yap


Hızlı Menü:

1 Ziyaretçi

23 Kasım 2011'den Beri Yayındayız / Powered by MyBB® / Yasal Uyarı / Copyright © 2011 - 2024
Yozgat Aydıncık Tanıtım ve Paylaşım Sitesi Olan Kümbetova Forum Bir Kümbetova Bilişim Projesi ve Tasarımıdır.