Yozgat ve Aydıncık'a Dair Herşey  / Yozgat Aydıncık
Anasayfa Hakkımızda İletişim Radyo Kümbetova Üye Listesi Arama Yap Aydıncık [CANLI]
→ Kumbetova.Com - Yozgat'ın ve Aydıncık'ın Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz!
→ Yozgat'ın ve Aydıncık'ın Dünyaya Açılan Penceresi: Www.Kumbetova.Com
→ Forumumuzda bilgi alışverişinde bulunabilmek ve destek için sitemize ÜYE olunuz...


AYDINCIK'TA EN DÜŞÜK VE EN YÜKSEK HAVA SICAKLIKLARI
AYDINCIK-YOZGAT
Konuyu Oyla:
Aydıncık Tarihçe ve Genel Bilgiler
Kurucu&Yönetici
Yonetimv
Site Kurucusu



Durum:Çevrimdışı
Üye Bilgileri
Yorum Sayısı:1,707
Rep Puanı: 24
Şehir: İstanbul
Üye Olma Tarihi
12.11.2011
Aydıncık Tarihçe ve Genel Bilgiler
Aydıncık Yozgat'a 105 kilometre uzaklıktadır. Çoğunluğu İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan Yozgat'ın, Çekerek ilçesiyle birlikte Orta Karadeniz Bölgesi'nde bulunan iki ilçesinden biridir.

Kuzeybatısında Çorum ili, kuzeyinde Amasya ili, doğusunda Çekerek ilçesiyle güneyinde Sorgun ilçesi bulunmaktadır. Deveci Dağları'nın batı uzantısı olan Alan Dağları eteğinde sırtını yemyeşil Gezibeli ve Ağıllı vadilerine dayayan Aydıncık'ın 3 kilometre kuzeyinden, İç Anadolu'yu Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerine bağlayan 190 nolu karayolu geçmektedir.

İlçenin yüzölçümü 385 kilometrekare, deniz seviyesinden yüksekliği ise 700 metredir. Aydıncık topraklarının %46'sı tarım, %44'ü orman, %9'u diğer, %1'i de çayırlık ve mera alanıdır. Ormanlarla kaplı dağlarında Karadeniz bitki örtüsü hakimdir. Bu dağlar yabani fındık, meşe, kayın (gürgen), çam, ardıç, ıhlamur, dağ elması, ahlat ve alıç ağaçlarıyla kaplıdır.

1991 yılında ilçe olan Aydıncık'ın merkez nüfusu 2800, toplam nüfusu ise 12.000'dir. Merkez ilçe Kazankaya, Kösrelik, Baydiğin ve Baştürk kasabalarıyla birlikte toplam 28 yerleşim biriminden oluş-maktadır.

En büyük gelir kaynağı tarım olan Aydıncık'ta başta soğan olmak üzere buğday, şekerpancarı ve diğer tahıl ürünleriyle sebzeler üretilir. Bağ ve bahçelerin oluşturduğu doğal güzelliklere bolca rastlanır. Ancak kentleşmenin giderek gelişmesine paralel olarak üzüm üretimi yıllar boyunca büyük gerileme gös-termiştir.

Aydıncık'ın 5 kilometre kadar kuzeyinden geçen Çekerek Suyu, volkanik Kazankaya kayalıkla-rının içindeki kanyonda kıvrılarak yol aldıktan sonra daha kuzeyde Amasya yakınlarında Yeşilırmak'a karışır.
Aydıncık ilçesinin kuruluşu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, çevrede bulunan tarihi kanıtlar antik çağlardan beri tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.

Aydıncık ile ilgili yazılı kaynakların, Zile Kütüphanesi'nde çıkan bir yangında yok olduğu söylenmektedir. Yörenin ne zaman yerleşime açıldığı, şu an yaşayan halkın nereden geldiği hakkında ke-sin bir bilgi mevcut değildir. Ancak, bugün Aydıncık'ta yaşayanların 15. ve 16. yüzyıllarda Amasya, Sivas ve Kahramanmaraş civarlarından buraya gelerek yerleşen Türkmenlerden oluştuğu söylenmektedir.

Büyük Selçuklu Devleti döneminde İslamı yaymak amacıyla Anadolu'ya Horasan'dan gelen ve halkımızca iyi bilinen bazı erenlerin de bu bölgede yaşadıkları ve mezarlarının burada olduğu söylenmektedir. Asar Kayası'nda Esisarı ve Gölcük, Çalın Taşın önünde Çomak Dede, mezarlıkta da Güldede evliyalarının olduğu söylentisi yaygındır. Ayrıca Karacaoğlan'ın da bu bölgede yaşadığı rivayet edilir ve mezarının Karacaoğlan mevkiinde bulunduğu söylenir.

Mamure adı ile bilinen köyün esas ve kadim ismi Eskiköy olup bu isimle 200 yıldan beri teşekkül etmiş bir nahiye olduğu bilinmektedir. Alaca ve Sorgun ilçeleri teşekkül etmeden yıllar önce teşekkül etmiş tam teşkilatlı bir nahiye olup olmadığı hakkında yeterli bilgi yoktur.

Nahiyede hem jandarma teşkilatı, hem de polis teşkilatının mevcut olduğu bilinmektedir. 325 tarihinde Tokat vilayeti Başkomiseri Ahmet Dilaver Efendi, birinci sınıf Nahiye Müdürlüğüne tayin edilmiş, Eskiköy'e gelerek nahiyeyi teslim almıştır. O zamanlarda Eskiköy'ün birinci sınıf bir nahiye olduğu, aynı tarihte nahiyeye Jandarma Takım Teşkilatı açıldığı, takım komutanlığına Konyalı Mülazım Sami Niyazı adında bir kişinin tayin edilerek Eskiköy'e geldiği, burada 1929 yılında iki katlı büyük bir Hükümet Konağı inşa ettirdiği, bu binanın 1950 yılında kendiliğinden yıkılarak harap olduğu, bundan sonra Nahiye Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığının başka bir binada uzun zaman kirada oturduğu bilinmektedir.

Karakolun ilk önce başka yerde açılıp buraya nakledildiği, nahiyenin Sivas vilayetine bağlı oldu-ğu, kazasının da Tokat Sancağı'na bağlı Zile olduğu bilinmektedir. O zamanlar Eskiköy Nahiyesine bağlı 65 adet köy bulunduğundan hem nahiyenin vasıtası olmaması, hem de bağlı bulunduğu Zile kazasının 65 kilometre uzakta bulunması nedeniyle karakolun burada açılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Nahiye teşkilatının ise başka bir yerden buraya nakledilip edilmediği bilinmemektedir. Nahiye bölgesini teşkil eden köylerin sayısı 65 olup 1337 tarihinde memlekette emniyet ve asayiş normale dönmüş olduğundan Eskiköy Zile kazasından alınarak Yozgat vilayetine, köylerin 33 adedi ise Zile ve Alaca kazalarına bağlanmıştır. Bu durumda Eskiköy'ün merkez dahil 32 köyü kaldığı bilinmektedir.

Nahiyenin ismi uzun yıllar eski yerleşim merkezi anlamına gelen Eskiköy olarak anılmıştır. Nahiyelik döneminde Mamure adını almış ve uzun yıllar bu adla bilinmiştir. Nahiyelik yıllarından sonra 1965 yılında belde olan Mamure'nin adı 1958 yılında yeniden değiştirilerek AYDINCIK halini almıştır. 1991 yılında ise Aydıncık ilçe olmuştur.

Birçok Yozgatlının bile doğal güzelliklerini hiç görmediği, hakkında hiçbir şey bilmediği Aydıncık, aslında Yozgat'ın yüz akı olan çok şirin bir ilçe. Yeşillikler içindeki serin dağlarından şevkle doğan güneş, Kümbetova'nın karşı kıraç tepeleri üzerinde üzgün üzgün batar. Topraklarının yüzde kırk dördü ormandır. Ormanlarla kaplı dağlarında yabani fındık, ıhlamur, meşe, kayın, çam, ardıç, dağ elması, ahlat, alıç ağaçları yetişir. Her yanda tipik Karadeniz ikliminin etkileri görülür. Zaman zaman sis çöken dağlarında ve eteklerinde dört mevsim bolca akan soğuk ve sağlıklı sular bulunur. Dağlarıyla, bağlarıyla, sularıyla ve tertemiz havasıyla Aydıncık'ta baharlar bambaşka, yazlar eşsizdir.
Ilkbaharda daglarindan, tepelerinden çigdemler fiskirir. Aydincik'ta çigdem önemlidir ve “Çigdem Gezdirme" adiyla bilinen bir töresi bile vardir. Gezibeli, Agilli, Sekiler Dali, Medi ve Ortaalan gibi yayla kokulu gezi alanlarinin tadina doyulmaz. Gezibeli'nde bulunan Sebek Piknik Alani ve Sebek Suyu, buraya birçok yabanciyi çeker. Ayrica Kurbagakiran, Çifte Pinar, Sari Oluk, Çirtigin Tas, Ramada, Asar, Bozkus yörelerinde de dogal güzellikler, soguk kaynak sulari bulunur. Ünlü halk ozani Karacaoglan'in bile bu güzelliklere hayran kalip bir süre buralarda yasadigi bilinmektedir.
Aydıncık'ın sekiz kilometre kadar kuzeyinden geçen Çekerek Suyu, volkanik Kazankaya Kayalıkları içindeki kanyonda minik çavlanlarla kıvrılarak yol aldıktan sonra daha kuzeyde, Amasya yakınlarında Yeşilırmak'a karışır. Bu kanyona doğa yürüyüşü yapmak için Ankara'dan bile gelenler olur.
Aydıncık'ın sırtını dayadığı doğal güzelliklerle dolu dağlarında ve eteklerinde de bazı höyükler, tümülüsler, ören yerleri, tarihi kalıntılar bulunur. Bunlar arasında Ağıllı yakınlarındaki Büyük Kale, büyük bir görkemle oturduğu zirveden tüm Kümbetova' yı gözetler. Şimdi bile onu korur gibidir. Gezibeli Vadisi üzerindeki Aktepe Höyüğü ise "ben buradayım" dercesine göğsünü vadinin içine doğru uzatır. Ancak asıl eski büyük yerleşim alanları Aydıncık'ın hemen kuzeyinden başlayarak tüm Kümbetova bölgesine yayılır.
Karacaoğlan Tepesi yakınlarında "Yarılgan" adıyla bilinen antik, çok düzgün oyulmuş bir kaya var. En fazla birbuçuk metre eninde ve yedi sekiz metre yüksekliğindeki bu kaya oyuğu, bir kaçış yolu ya da tünel izlenimi verir. Yer yer çöküntüye uğramış yerleriyle birlikte bilinen kadarı yaklaşık ikiyüzelli metredir. Burayı kimler yaptı? Ne zaman?
Aydıncık'ı Kümbetova'dan ayıran, hemen yanı başındaki sıralanmış höyükler, bence eski yerleşimlerin en önemlileri. Eski mezarlık sırtlarında iki küçük tümülüsle başlayan ve düzgün sıralı geniş bir yay çizerek Kaletepe Höyüğü'ne kadar uzanan bu höyük katarmın yaklaşık uzunluğu dört kilometre.
Bunlar sırasıyla Küçük Bağtepe, Büyük Bağtepe, Dumansaray, Kumyakası, Kuşoturan ve Kaletepe olarak bilinirler, ikincil olarak bunların yakınlarında dağınık biçimde Kızlartepesi, Çiğdemtepesi,.Çataltepe, Gavurtepesi, Boztepe, Goçumkalesi gibi höyükler ve tümülüsler yayılmışlardır. Daha Kümbetova yeni başlıyor. Aydıncık'a bağlı yirmialtı yerleşim biriminden hangisine giderseniz gidin, yol boyunca ve ulaştığınız yerlerde hep bunlara rastlarsınız. Gerçek bir höyük enflasyonu.
Bence Aydıncık ve Kümbetova, Hattilerin, Hititlerin en önemli yerleşim bölgelerinden birisidir. Kümbetova'yı Aydncık'tan ayıran dört kilometre uzunluğundaki bu görkemli höyükler zinciri ise, Kral Anitta'nm bir gecede yerle bir ettiği Hattuşa'dır.
Bu konuyu özellikle yeryüzünün tüm araştırmacı arkeologlarına duyurmak istiyorum. Gelsinler, özenli kazılarını hemen başlatsınlar. Zaten onlar Kümbetova'ya girdiklerinde ve Aydıncık'ın önünde sıralanan dev gibi höyükleri gördüklerinde kocaman bir tarih hazinesine kavuştuklarını anlayıp "Buldum!" diyerek Arşimed gibi sevineceklerdir. Hem de daha ilk kazmayı bile vurmadan!...
Burası, Hitit tarihinde yeri yanlış olarak saptanmış asıl Hattuşa'dır. Kuşşaralı Anitta, az önce adı geçen ve Aydıncık'ın onbeş kilometre kadar batısın*da bulunan Kuşsaray'daki sarayından çıkıp Hattuşa'yı bir gecede alarak onun yerine yabani otlar ekti ve yeniden imar edilmesin! lanetiyle yasakladı.
Daha sonra bugünkü Boğazkale olduğunu söylediğim Neşa'ya saldırdı. Yüksek kayalıklar üzerine kurulu Neşa, Anitta'nın arasa da bulamayacağı kadar güvenliydi. Herhangi bir düşmanın saldırmayı kolay kolay göze alamayacağı bir konuma sahipti. Anitta oraya yerleşti, Neşa'yı başkent yaptı ve o ünlü tabletini orada kapısına koydu. Zaten "Anitta Metni" olarak bilinen bu tablet de orada bulundu. Anitta'dan yüzelli yıl sonra Hitit tahtına oturan Birinci Hattuşili, "Hattuşa" adını çok seviyor olmalıydı. Çünkü kendisini "Hattuşlu Adam" olarak tanıtıyordu. Eski Hatti başkenti olan Hattuşa'yı (bugünkü Aydıncık) yeniden onarıp başkent yapamazdı. Çünkü Anitta'nın laneti yüzünden Fırtına Tanrısi'ndan çok korkardı. Fakat bir şey yapabilirdi ve bunun kimseye zararı dokunmazdı. O da bunuyaptı: Bu "Hattuşlu Adam", Neşa'nın adım "Hattuşa" olarak değiştirdi. Anitta çerkes olmalıydı. Çünkü Hititlerin Anadolu'ya Karadeniz ötesinden, Kafkaslardan geldikleri biliniyor. Bugün Aydıncık ilcesine bağlı Kuşsaray köyü de Çerkestir. Çerkesler günümüzde bile iyi at binen, silah kullanan, hırslı, geleneklerine bağlı ve temiz insanlardır.
Anitta'nın laneti üzerinden üçbinyediyüz yıl geçti. Şimdi insanlığa düşen görev, bu üçbinyediyüz yıllık yasağın delinerek Kümbetova'ya ilk kazmanın vurulması için start almaktır.
Kümbetova'daki buluntular arasında Frig, Pers, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı yerleşimlerinin de izleri var. Daha açıkçası, Kümbetovalılara çanak çömlek ve tablet kırıntılarından çok daha önemli gelen, ekonomik değeri olan başka buluntular!.. Çünkü bu topraklardan insanlar sürekli olarak bir şeyler çıkartıp satmaya çalışıyorlar. Kaçak kazı yapıyorlar. Anadolu tarihine ışık tutacak değerdeki çanak çömlek parçalarım, kil tabletleri parçalayıp kendilerince daha çok deger ifade eden altin, gümüs, tunç heykelciklerle ilgileniyorlar. Bu arada tarih elden gidiyor. Daha bir ay önce Aydincik'tay-dim. Agilli daglari bile hallaç pamuguna çevrilmis. Birkaç metre arayla en az yedi sekiz kazı! Yazıktır, çok yazık!
Aydıncıkla, 1980 yılında "Kümbetova Turizm Geliştirme Kooperatifi" adında bir kooperatif kurarak oy birliğiyle başkanlığına getirildim. Amacım bir yandan bu tarih zenginliklerimizi kooperatif kanalıyla yurtiçinde ve dışında kamuoyunun gözleri önüne sermek, bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarımızı geliştirerek yöre balkının ekonomik düzeyini yükseltmekti. Ardından da doğal güzelliklerimizden ve Büyük Toraman köyündeki termal kaynaktan yararlanarak turizme yönelik küçük konaklama tesisleri kurmak gelecekti.
Beş yıl boyunca çırpındım durdum. Duvarda ses var, Kümbetovalılarda yok. Artık bıraktım, küskünüm. Çetin çalışmalara giriştik ve burada anlatılması gereksiz çeşitli güçlüklerle karşılaştık. Bir bölümü başlatılan öteki çalışmalar şimdiki konumuzu ilgilendirmiyor. Ben burada yalnızca, tarih zenginliklerimizin gün ışığına çıkartılması için kooperatifimiz adına verdiğim mücadeleyi kısaca anlatmak istiyorum. Anlatayım ki, hiç değilse bundan sonra yöresine sahip çıkacak sevdalı, dinamik ve akıllı Aydıncıklı gençler, benim deneyimlerimin başarısızlığım örnek alarak Kümbetovar için bir yerlerden çalışmaya başlayabilsin*ler ilk olarak Kaletepe Höyüğü konusuna el Atıyorum. Elimdeki Tek belge, Babamın Yüzelli liralık kazı payının makbuzul (şimdi onu da yitirdim). Kaletepe dışında Kümbetova'nın daha başka tarih zenginliklerim gözler önüne seren Türkçe-İngilizce broşürler bastırıp ilgili yerlere gönderiyorum. Hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca içindekilere hayran hayran bakıyorlar. Elimde fotoğraf makinem, dağ tepe dolaşıyorum. Bu işler için hep cebimden harcıyorum. Köylüm arkamdan gülüyor.
Özel raporlar hazirliyorum, fotograflarla birlikte ilgili yerlere sunup bu çabam nedeniyle yalnizca tesekkür aliyorum. Babam gibi. Köylümden birinin evinden istemeye istemeye getirdigi bronz haçi, yazili bir belge karsiliginda Yozgat Müze Müdürlügü'ne teslim ediyorum.
Kümbetova'nın Kazankaya yöresinde bazı ön araştırmalar yapmış olan Prof. Tahsin ÖZGÜÇ'ü ziyaret ediyor ve Türkiye'de arkeolojik araştırmalara başlamanın zorluklarım ilk kez kendilerinden öğreniyorum. Doç. Dr. Hayat ERKANAL'la görüşüyorum (Şu anda Prof. olmuş olabilir). Kendisine yaptığım dia gösterisinden sonra konuya büyük ilgi duyuyor ama, bana çok uzun bürokratik yollar öneriyor.
Bir an önce hiç değilse kurtarma kazıları yapılması için büyük çabalar gösterdim, boşuna!.. Bu fikri de konuyla ilgili yerlerde çalışan bir dostum vermişti bana. Ama tutmadı. Kümbetova bir Hatti ülkesi. Görkemli bir eskiçağ kenti ve banliyöleri. Yerleşim alanı, Neredeyse bu günkü Ankara kent Merkezi*nin yerleşim alanı kadar.her yanı 'Höyük dolu. Höyüklerin yer seçimi ve dizilişleri, birbirleriyle ilişkileri çok düzenli. Bir arkeolojik harita üzerinde ya da havadan onları kuşbakışı görme olanağım olmadı ama, kesinlikle aralarında geometrik ilişkiler olduğunu seziyorum.
Kuşoturan Höyüğü'nün Kaletepe Höyüğü'ne bakan yamacı, yaklaşık otuz derecelik bir meyille düzlüğe kavuşuyor.
Kuşoturan'da bir gece karanlığında yapılan kaçak kazıda taş bir mezar kapağı, yamaçta da taş basamaklar görülmüş. Kazılan yerler aynı gece kapatılmış elbette. Ben yamaçtaki taş basamakların daha geç dönemde, Roma yerleşiminde antik bir tiyatronun kalıntıları olabileceği kanısındayım. Ama bilinmez, her şey toprak altında. Kümbetova bölgesinde Kösrelik beldesi ve Yenice köyü yakınlarında da çok sayıda höyük ve tümülüs bulunuyor. Kösrelik'te ayrıca ilginç bir prehistorik yumuşak kaya yontusu, Yenice'de ise "Zindankayası" adı verilen yine prehistorik, ilginç bir kuyu var. Bunların fotoğraflarım bu sayfalarda göreceksiniz. Ne yazık ki birçok kez programıma almama karşın Kuşsaay Höyüğü'ne gidip fotoğrafım çekemedim. Hep zamansızlık, teknik eksiklik, donanımsızlık gibi saçma sapan nedenler yüzünden oldu bu ve ben. çocukluğumdan beri Kuşsaray'ı bir daha göremedim. Ama sen bekle Kuşsaray!... Çok yakında geleceğim. Hem de yanımda daha birçokları olacak. Bugün doğal güzelliklerden yoksun Boğazköy'de ve Alacahöyük'te yabancı turistlerin huzur ve güven içinde rahatlıkla konaklayabilecekleri tesisleri kurmak biraz anlamsız. Çünkü bu işin çölde saray yapmaktan farkı yok. Oysa Kümbetova'da durum öyle değil. Şu anda Aydıncık'ta mükemmel bir doğal güzellik ve çağdaş gereksinimin her türlü alt yapısı var.
Gözlerimi kapatıp torunlarımızın Kümbetova'sını görebiliyorum: Dağlarıyla, ormanlarıyla, püskürük kayalarıyla, kanyonuyla, göletleri ve barajlarıyla, termal kaynaklarıyla geleceğin Kümbetova'sında her yıl yerli ve yabancı binlerce turist huzur içinde, diledikleri kadar kalabiliyorlar. Burada dört bir yanı süsleyen nakış nakış el sanatı dokumaları ve üretilecek taklit Hitit küpleri, testileri arasında tarihin, termal turizmin ve çiftlik turizminin doyumsuz güzelliğin! yaşıyorlar. Alacahöyük, Boğazköy, Alişar Höyük ve Masat Höyük'e de günü birliğine buradan rahatlıkla" gidip gelebiliyorlar.
Sahil şeritlerimizde pilot bölgeler seçilerek buralarda her türlü teşvik tedbirlerinin uygulandığı ülkemizde, sağduyu sahibi yetkililerin Anadolu'nun göbeğine de aynı ilgiyi göstermelerin! beklemek,en doğal hakkımız. Hiç abartmadan söylüyorum:
Anadolu'da turizmin pilot bölgesi Kümbetova'dır. Geniş kapsamlı bir programla Kümbetova'da Hatti ve Hitit varlığının en bilinmez yanlarım ortaya çıkartmanın tüm dünyada yankılanması, Türkiye'ye beklenenin çok üstünde yarar sağlayacaktır.


Aslında Türkiye'nin kısa sürede ekonomik ve sosyal kalkınma politikası, Anadolu'nun kazılmasın-dan geçer. Anadolu kazılacak ki, Türkiye kalkınsın. Kazılan her toprağın altından ya tarih, ya da yeraltı zenginlikleri çıkacaktır. Kesinlikle boş yok!.. Anadolu'da el atılmamış kırkbin höyük olduğunu iyi biliyorum. Böyle bir zenginliğin, yeryüzünün kaç ülkesinde bulunduğunu da çok merak ediyorum.
Eski Hattuşa'nın Aydıncık olduğu savımı ortaya koyduğumda, boyumu çok aşan bir sav ileri sürdüğümü söyleyenler olacaktır. Çünkü ben bir arkeolog değilim, yalnızca bir araştırmacıyım. Kendilerine büyük saygı duyduğum ve amatörce çalışmalarımı sürdürürken eserlerinden yararlandığım, izlerinden yürümeye çalıştığım bazı Hitit bilimcilerin öfkeleriyle de karşılaşacağım. Fakat onlar benim gibi Kümbetova'da yaşamadılar. Benim gibi Aydıncık'ta yaşamıyorlar. Onlardan bir-çoğunun Aydıncık ve Kümbetova'nın varlığından bile haberleri yok.

Iste bunun için yaziyorum. Onlara sesleniyorum. Gelsinler ve kazsinlar. Savlarimda kendime güvenim var ama yanilmaya da hazirim. Nasil olsa sonuç degismeyecek. Söyle ya da böyle, Kümbetova kazildiginda arkeoloji ve özellikle Hitit bilimi çok sey kazanacak. Burada sakli tarih zenginligi gün isigina çikartildigi zaman Hitit tarihi degisecek ya da daha zenginlesecektir. Kirk önemli yil yitirdik. Artik hiç zaman yitirilmeden bu tartisma açilmali, Kümbetova Davut YALÇIN'in çabalarindan buyana kirk yil geçti. Degisen hiçbir sey yok. Geometrik bir düzen içinde, bir bakima planli bir savunma düzeninde siralanmis Kaletepe, Kusoturan, Kumyakasi, Dumansaray, Büyük Bagtepe, Küçük Bagtepe höyükleri.. Aktepe,Çataltepe höyükleri.. Kizlartepesi, Ermiye tümülüsleri.. ve Kussaray, Kiyikisla, Deveci, Kazankaya, Toraman, Baydigin, Kösrelik, Yenice, Dereçiftlik, Bazlambaç, Yaristepesi, Bakirbogazi höyük ve tümülüsleri!... en büyük uygarliklarinin izleri zaman içinde silinip gidiyor.
Bugün ortaya koyduğumuz her yeni düşünce ve buluş, eski bilgilerimizin birikimiyle oluşuyor. Bilgi birikimi çoğaldıkça insanlığın ivmesi artıyor. Eskiden yüzlerce yıl arayla gerçekleşebilen yeni keşifler, günümüzde her saat birkaç kez gerçekleşebiliyor. Eğer Iskenderiye Kütüphanesi zamanında yanıp kül olmasaydı, bugün insanlık çok daha fazla bilgi birikimine sahip olacaktı.
Hititler, eski çağın en büyük ulusu. Onlar hakkında daha bilmediğimiz çok şey var ve Kümbetova, tartışmasız en büyük Hatti-Hitit yerleşim bölgesi. Uzak ülkelerden Boğazköy'e kadar gelebilen meraklılar ve bilim adamları, bir saatlik yolculuğu daha göze alabildikleri zaman Kümbetova'nın görkemi yanında Boğazköy'ün bir hiç olduğunu hemen anlayacaklardır. Hele bir de kazılırsa...
Fakat bu gidişle on yıl sonra Kümbetova'da tarih adına hiçbir şey kalmayacak. Dünya tarihi Iskenderiye Kütüphanesi'nin yok olmasıyla neler yitirdiyse, Hititoloji de Kümbetova'daki verilerden yoksun kaldığında aynı şeyleri yitirecektir. Erken davranılır da Kümbetova'nın tüm zenginlikleri gün ışığına çıkartılırsa, elde edilecek yeni bilgilerle insanlık tarihi daha da zenginleşecektir.


19.11.2011, Saat:00:48
Website Alıntı Yap
Kümbetova Forum
bozok_66v
Kayıtlı Üye



Durum:Çevrimdışı
Üye Bilgileri
Yorum Sayısı:177
Rep Puanı: 9
Şehir: Aydıncık
Üye Olma Tarihi
23.11.2011
RE: Aydıncık Tarihçe ve Genel Bilgiler
İlçemizin Tarihçesi


Aydıncık ilçesinin kuruluşu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, çevrede bulunan tarihi kanıtlar antik çağlardan beri tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.

Aydıncık ile ilgili yazılı kaynakların, Zile Kütüphanesi'nde çıkan bir yangında yok olduğu söylenmektedir. Yörenin ne zaman yerleşime açıldığı, şu an yaşayan halkın nereden geldiği hakkında kesin bir bilgi mevcut değildir. Ancak, bugün Aydıncık'ta yaşayanların 15. ve 16. yüzyıllarda Amasya, Sivas ve Kahramanmaraş civarlarından buraya gelerek yerleşen Türkmenlerden oluştuğu söylenmektedir.

Büyük Selçuklu Devleti döneminde İslamı yaymak amacıyla Anadolu'ya Horasan'dan gelen ve halkımızca iyi bilinen bazı erenlerin de bu bölgede yaşadıkları ve mezarlarının burada olduğu söylenmektedir. Asar Kayası'nda Esisarı ve Gölcük, Çalın Taşın önünde Çomak Dede, mezarlıkta da Güldede evliyalarının olduğu söylentisi yaygındır. Ayrıca Karacaoğlan'ın da bu bölgede yaşadığı rivayet edilir ve mezarının Karacaoğlan mevkiinde bulunduğu söylenir.

Mamure adı ile bilinen köyün esas ve kadim ismi Eskiköy olup bu isimle 200 yıldan beri teşekkül etmiş bir nahiye olduğu bilinmektedir. Alaca ve Sorgun ilçeleri teşekkül etmeden yıllar önce teşekkül etmiş tam teşkilatlı bir nahiye olup olmadığı hakkında yeterli bilgi yoktur.

Nahiyede hem jandarma teşkilatı, hem de polis teşkilatının mevcut olduğu bilinmektedir. 325 tarihinde Tokat vilayeti Başkomiseri Ahmet Dilaver Efendi, birinci sınıf Nahiye Müdürlüğüne tayin edilmiş, Eskiköy'e gelerek nahiyeyi teslim almıştır. O zamanlarda Eskiköy'ün birinci sınıf bir nahiye olduğu, aynı tarihte nahiyeye Jandarma Takım Teşkilatı açıldığı, takım komutanlığına Konyalı Mülazım Sami Niyazı adında bir kişinin tayin edilerek Eskiköy'e geldiği, burada 1929 yılında iki katlı büyük bir Hükümet Konağı inşa ettirdiği, bu binanın 1950 yılında kendiliğinden yıkılarak harap olduğu, bundan sonra Nahiye Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığının başka bir binada uzun zaman kirada oturduğu bilinmektedir.

Karakolun ilk önce başka yerde açılıp buraya nakledildiği, nahiyenin Sivas vilayetine bağlı olduğu, kazasının da Tokat Sancağı'na bağlı Zile olduğu bilinmektedir. O zamanlar Eskiköy Nahiyesine bağlı 65 adet köy bulunduğundan hem nahiyenin vasıtası olmaması, hem de bağlı bulunduğu Zile kazasının 65 kilometre uzakta bulunması nedeniyle karakolun burada açılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Nahiye teşkilatının ise başka bir yerden buraya nakledilip edilmediği bilinmemektedir. Nahiye bölgesini teşkil eden köylerin sayısı 65 olup 1337 tarihinde memlekette emniyet ve asayiş normale dönmüş olduğundan Eskiköy Zile kazasından alınarak Yozgat vilayetine, köylerin 33 adedi ise Zile ve Alaca kazalarına bağlanmıştır. Bu durumda Eskiköy'ün merkez dahil 32 köyü kaldığı bilinmektedir.

Nahiyenin ismi uzun yıllar eski yerleşim merkezi anlamına gelen Eskiköy olarak anılmıştır. Nahiyelik döneminde Mamure adını almış ve uzun yıllar bu adla bilinmiştir. Nahiyelik yıllarından sonra 1965 yılında belde olan Mamure'nin adı 1958 yılında yeniden değiştirilerek AYDINCIK halini almıştır. 1991 yılında ise Aydıncık ilçe olmuştur.

29.11.2011, Saat:10:50
Alıntı Yap
Kümbetova Forum
yolcu66v
Özel Üye



Durum:Çevrimdışı
Üye Bilgileri
Yorum Sayısı:50
Rep Puanı: 0
Şehir:
Üye Olma Tarihi
28.11.2011
RE: Aydıncık Tarihçe ve Genel Bilgiler
Insanlar yasadigi yerin tarihini kulturunu bilmeliki oradan dahada zevk alsin ikinizinde emegine yuregine saglik tebrikler

07.12.2011, Saat:17:18
Alıntı Yap
Kurucu&Yönetici
Yonetimv
Site Kurucusu



Durum:Çevrimdışı
Üye Bilgileri
Yorum Sayısı:1,707
Rep Puanı: 24
Şehir: İstanbul
Üye Olma Tarihi
12.11.2011
RE: Aydıncık Tarihçe ve Genel Bilgiler
Bende teşekkür ederim abi.

07.12.2011, Saat:19:50
Website Alıntı Yap


Hızlı Menü:

1 Ziyaretçi

23 Kasım 2011'den Beri Yayındayız / Powered by MyBB® / Yasal Uyarı / Copyright © 2011 - 2024
Yozgat Aydıncık Tanıtım ve Paylaşım Sitesi Olan Kümbetova Forum Bir Kümbetova Bilişim Projesi ve Tasarımıdır.